KUR"AN-I KERİM-İ DİNLEMEK
Kur'an-ı kerim-i okumak kadar dinlemek de önemlidir. Bu konuda yüce Allah şöyle buyurmaktadır. "Kur'an okunduğu zaman ona kulak verin, dinleyin ki, merhamet olunasınız.
Diğer bir ayet meâli de şu şekildedir."Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitab'ı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların bu Kitab'tan tüyleri ürperir. Sonra hem derileri hemde kalpleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır."
Başka biri ise şöyledir:"Onlar sözü (el-kavl) dinlerler ve en güzeline uyarlar." Bu hususta bazı hadislere geçmeden önce, Buhârî'nin Men ehabbe en yestemia'l- Kur'âne min gayrih, (Başkasından Kur'an tilavetini dilemeyi seven kişi). Müslim'in Fadlü istimâı'l-Kur'ân ve talebü'l- kırâati-min hâfizin li'l-istimâı' (Kur'ân tilâvetini dinlemenin fazileti ve dinlemek için hafızdan Kur'ân okuması talebinde bulunma) ve Dârimî'nin, Fadlü men istemea'ile'l Kur'Ân (Kur'ân'ı dinleyenin fazîleti) başları ile bir bâb (konu) açmış olmalarına dikkatleri çekmek istiyoruz.. Bu, onların bu konuya verdikleri önemi göstermektedir. Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah'ın Kitab'ından bir ayet dinlerse, ona kat kat hasene -sevap verilir. Kim de onu okursa, O, kıyamet gününde o kimse için nur olur."
İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir: "Kim Allah'ın Kitab'ından bir ayet dinlerse , O, ona nur olur."
"Kur'an okuyana bir sevap, dinleyene iki sevap vardır."
Şimdi de Peygamber'imizin (s.a.v.) bu konudaki uygulamasın dan bazı örnekler aktarmak istiyoruz. Abdullah b. Mesûd (r.a) şöyle demiştir:
"Peygamber (s.a.v.) bana hitaben.'Bana Kur'an oku! dedi. Ben de ona, 'Kur'an sana indirildiği halde onu ben mi sana okuyacağım?' dedim. Peygamber, 'Şüphesiz ben Kur'an-ı kendimden başkasından dinlemeyi severim.' buyurdu. Ben de kendisine Nisâ sûresi'ni okumaya başladım.
"Her ümmetten birer şahit, onlara da seni şahit getirdiğimiz zaman nice olur.' ayetine geldiğimde, peygamber bana, yeter, dur' buyurdu. O sırada gördüm ki, Peygamber'in gözlerinden yaşlar akıyordu."
Peygamber (s.a.v.) Ebû Musa el-Eşarî'nin Kur'an okuyuşunu dinledi de şöyle buyurdu: "Ey Musa! Muhakkak sana Dâvûd peygamber'in nağmelerinden bir nağme/bir sada ahengi verimiştir." O, bu söz kendisine ulaşınca, şöyle dedi: "Eğer dinlediğini bilseydim, senin için daha güzel okurdum."
Hz.Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ben Eş'ariler cemaatinin geceleyin evlerine girdikleri zaman okudukları Kur'an seslerini pek iyi tanırım. Sefer halinde onların ordu içindeki konak yerlerini de gece vakti Kur'an seslerinden tanırım. Velev ki, ben Eş'arilerin indikleri bu konak yerlerini gündüz görmemiş olsam bile!"
Hz. Aişe'den (r.Anha) rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.v.) hayatta iken bir gece yatsıdan sonra (yanına gitmekte) geciktim. Sonra gittim. Bana, 'Nerede idin? diye sordu. Ben, 'Senin ashabından birinin (Kur'an) okuyuşunu dinliyordum. Onun okuyuşunun ve sesinin bir benzerini hiç kimseden dinlemedim. Hz. Aişe (r.anha), bunun üzerine Efendi'mizin o sahabiyi dinlemek için kalktığını söyledi. Onunla birlikte ben de kalktım, dedi. (Gidip onu dinledikten) sonra, bana dönerek şöyle buyurdu: 'Bu, Sâlim Mevlâ Ebî Huzeyfe'dir. Allah'a hamdolsun ki, bunun gibi birini benim ümmetim içinden yarattı."
Kur'anı Kerim'in dinlenilmesi ile ilgili bir nokta ya daha temas etmek istiyoruz. O da okunan Kur'an-ı Kerim'i meleklerin ve cinlerin dinlediği hususudur. Cinlerin dinlemesi hakkında şöyle buyurulmaktadır: "Ey Muhammed! Kur'an-ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kur'an-ı dinlemeye hazır olunca, birbirlerine , 'Susun!' dediler. Kur'an-ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler."
Başka bir ayetin meâli de şöyledir: "Ey Muhammed! De ki: 'Cinlerde bir topluluğun Kur'an-ı dinlediği bana vahy olundu, onlar şöyle demişlerdi: 'Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur'an dinledik de ona inandık, biz Rabbimize hiç bir şeyi ortak koşmayacağız."
Meleklerin tilâvet edilen Kur'an-ı Kerim'i semadan inip dinlemeleriyle ilgili bir hadisin anlamı şöyledir: "Bir kere Üseyd b. Hudayr gece vakti Bakara sûresini okuyordu. atı de yanında bağlıydı. Kur'an okunurken birden at deprenmeye başladı. Üseyd sustu. O susunca at da sakinleşti. Üseyd tekrar okumaya başladı. At yine ürktü. Üseyd sustu, at da sakinleşti. Bundan sonra Üseyd bir daha okumaya başladı, at yine hırçınlaştı. Üseyd artık okumaktan vazgeçmişti. Üseyd'in oğlu Yahya ata yakın bir yerde yatmakta idi. Atın çocuğa bir zararı dokunmasından endişe ederek, çocuğu geri çekti. Bu sırada başını göğe kaldırıp baktığında, beyaz bulut gölgesine benzer bir sis içinde kandil gibi bazı şeylerin parlamakta olduğunu gördü. Sonunda göremez oldu. Sabah olunca Üseyd, durumu Hz. Peygamber'e anlattı. O da bunların melekler olduğunu söyledi ve şöyle dedi.'Senin Kur'an okuyuş sesine yaklaşmışlardı. Eğer okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinlerlerdi."
Suyûtî'nin naklettiğine göre, Kur'an-ı Kerim okumak, Allah'ın insanlara bahşettiği bir ihsandır. Bunu meleklere bile vermemiştir. Bundan dolayı melekler kelâmullahı dinleme hususunda oldukça isteklidirler.
Başka biri ise şöyledir:"Onlar sözü (el-kavl) dinlerler ve en güzeline uyarlar." Bu hususta bazı hadislere geçmeden önce, Buhârî'nin Men ehabbe en yestemia'l- Kur'âne min gayrih, (Başkasından Kur'an tilavetini dilemeyi seven kişi). Müslim'in Fadlü istimâı'l-Kur'ân ve talebü'l- kırâati-min hâfizin li'l-istimâı' (Kur'ân tilâvetini dinlemenin fazileti ve dinlemek için hafızdan Kur'ân okuması talebinde bulunma) ve Dârimî'nin, Fadlü men istemea'ile'l Kur'Ân (Kur'ân'ı dinleyenin fazîleti) başları ile bir bâb (konu) açmış olmalarına dikkatleri çekmek istiyoruz.. Bu, onların bu konuya verdikleri önemi göstermektedir. Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah'ın Kitab'ından bir ayet dinlerse, ona kat kat hasene -sevap verilir. Kim de onu okursa, O, kıyamet gününde o kimse için nur olur."
İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir: "Kim Allah'ın Kitab'ından bir ayet dinlerse , O, ona nur olur."
"Kur'an okuyana bir sevap, dinleyene iki sevap vardır."
Şimdi de Peygamber'imizin (s.a.v.) bu konudaki uygulamasın dan bazı örnekler aktarmak istiyoruz. Abdullah b. Mesûd (r.a) şöyle demiştir:
"Peygamber (s.a.v.) bana hitaben.'Bana Kur'an oku! dedi. Ben de ona, 'Kur'an sana indirildiği halde onu ben mi sana okuyacağım?' dedim. Peygamber, 'Şüphesiz ben Kur'an-ı kendimden başkasından dinlemeyi severim.' buyurdu. Ben de kendisine Nisâ sûresi'ni okumaya başladım.
"Her ümmetten birer şahit, onlara da seni şahit getirdiğimiz zaman nice olur.' ayetine geldiğimde, peygamber bana, yeter, dur' buyurdu. O sırada gördüm ki, Peygamber'in gözlerinden yaşlar akıyordu."
Peygamber (s.a.v.) Ebû Musa el-Eşarî'nin Kur'an okuyuşunu dinledi de şöyle buyurdu: "Ey Musa! Muhakkak sana Dâvûd peygamber'in nağmelerinden bir nağme/bir sada ahengi verimiştir." O, bu söz kendisine ulaşınca, şöyle dedi: "Eğer dinlediğini bilseydim, senin için daha güzel okurdum."
Hz.Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ben Eş'ariler cemaatinin geceleyin evlerine girdikleri zaman okudukları Kur'an seslerini pek iyi tanırım. Sefer halinde onların ordu içindeki konak yerlerini de gece vakti Kur'an seslerinden tanırım. Velev ki, ben Eş'arilerin indikleri bu konak yerlerini gündüz görmemiş olsam bile!"
Hz. Aişe'den (r.Anha) rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.v.) hayatta iken bir gece yatsıdan sonra (yanına gitmekte) geciktim. Sonra gittim. Bana, 'Nerede idin? diye sordu. Ben, 'Senin ashabından birinin (Kur'an) okuyuşunu dinliyordum. Onun okuyuşunun ve sesinin bir benzerini hiç kimseden dinlemedim. Hz. Aişe (r.anha), bunun üzerine Efendi'mizin o sahabiyi dinlemek için kalktığını söyledi. Onunla birlikte ben de kalktım, dedi. (Gidip onu dinledikten) sonra, bana dönerek şöyle buyurdu: 'Bu, Sâlim Mevlâ Ebî Huzeyfe'dir. Allah'a hamdolsun ki, bunun gibi birini benim ümmetim içinden yarattı."
Kur'anı Kerim'in dinlenilmesi ile ilgili bir nokta ya daha temas etmek istiyoruz. O da okunan Kur'an-ı Kerim'i meleklerin ve cinlerin dinlediği hususudur. Cinlerin dinlemesi hakkında şöyle buyurulmaktadır: "Ey Muhammed! Kur'an-ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kur'an-ı dinlemeye hazır olunca, birbirlerine , 'Susun!' dediler. Kur'an-ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler."
Başka bir ayetin meâli de şöyledir: "Ey Muhammed! De ki: 'Cinlerde bir topluluğun Kur'an-ı dinlediği bana vahy olundu, onlar şöyle demişlerdi: 'Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur'an dinledik de ona inandık, biz Rabbimize hiç bir şeyi ortak koşmayacağız."
Meleklerin tilâvet edilen Kur'an-ı Kerim'i semadan inip dinlemeleriyle ilgili bir hadisin anlamı şöyledir: "Bir kere Üseyd b. Hudayr gece vakti Bakara sûresini okuyordu. atı de yanında bağlıydı. Kur'an okunurken birden at deprenmeye başladı. Üseyd sustu. O susunca at da sakinleşti. Üseyd tekrar okumaya başladı. At yine ürktü. Üseyd sustu, at da sakinleşti. Bundan sonra Üseyd bir daha okumaya başladı, at yine hırçınlaştı. Üseyd artık okumaktan vazgeçmişti. Üseyd'in oğlu Yahya ata yakın bir yerde yatmakta idi. Atın çocuğa bir zararı dokunmasından endişe ederek, çocuğu geri çekti. Bu sırada başını göğe kaldırıp baktığında, beyaz bulut gölgesine benzer bir sis içinde kandil gibi bazı şeylerin parlamakta olduğunu gördü. Sonunda göremez oldu. Sabah olunca Üseyd, durumu Hz. Peygamber'e anlattı. O da bunların melekler olduğunu söyledi ve şöyle dedi.'Senin Kur'an okuyuş sesine yaklaşmışlardı. Eğer okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinlerlerdi."
Suyûtî'nin naklettiğine göre, Kur'an-ı Kerim okumak, Allah'ın insanlara bahşettiği bir ihsandır. Bunu meleklere bile vermemiştir. Bundan dolayı melekler kelâmullahı dinleme hususunda oldukça isteklidirler.
Kaynak:Dr.Mustafa Özel
0 yorum:
Yorum Gönder