KİBİR : ŞEYTANIN MESLEĞİ
Şeytanın, Hazret-i Adem'e (as) secde etmesini önleyenin, onun kibri olduğunu Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz. Şeytan, kendisinin ateşten,Adem'in ise topraktan yaratıldığını söyleyerek tekebbür göstermiş ve secde emrini yerine getirmeye karşı çıkmıştı.
Böylece de insanlık tarihinin daha başında, bütün bir insan soyunun kaderini belirleyecek en önemli kırılma hattını da ortaya koymuş oldu. Bu hadisenin bize göstterdiği mesele şudur: Kibir, şeytanın mesleğidir. Tevazu ise meleklerin mesleğidir.
Peygamber Efendimizin (sas), kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimsenin cennete giremeyeceğini belirtmesi çok önemlidir. Kalbin bu zor ödevi üstlenmeye çağrılması, aslında kibrin kalbe verdiği tahribatın ne ölçüde büyük olduğunu da bir miktar gösteriyor. Çünkü tekebbürün, büyüklenmenin, azametin ve ululuğun ifşası, el-Kebir olan, el-Azim olan, el-Aliy olan Cenab-ı Hakk'a mahsustur.
O (cc) her türlü yüceliğin ve büyüklüğün sahibidir. O'na (cc) yaraşan bu hususiyete göz dikmek, bundan pay almaya çalışmak, şeytanu bir iddiadan başka birşey değildir. Modern eğitimimiz başta olmak üzere, modern insan kurgusu ve toplum düzeni, bireyin üstünlüğünü talim ederken kantarın topuzunu kaçırmış görünüyor.
O (cc) her türlü yüceliğin ve büyüklüğün sahibidir. O'na (cc) yaraşan bu hususiyete göz dikmek, bundan pay almaya çalışmak, şeytanu bir iddiadan başka birşey değildir. Modern eğitimimiz başta olmak üzere, modern insan kurgusu ve toplum düzeni, bireyin üstünlüğünü talim ederken kantarın topuzunu kaçırmış görünüyor.
Özgüvenli çocuklar yetiştirelim derken kibirli çocuklar, kendisiyle barışık gençler yetiştirelim derken burnu havada insanlar mı üretiyoor bu düzen yoksa? Kendi görüşünden başkasını önemsemeyen, büyük-küçük ayrımını ortadan kaldıracak kadar hürmet duygusunu terk eden, kendisini babasına, hocasına borçlı hissetmeyen bireyler mi yetiştiriyoruz acaba? Eğer böyleyse, kalplerdeki kibrin zerre miktarından epeyce fazla olmasındaki bu payımızın hesabını vermekte, korkarız, zorlanacağız.
Tasavvufi Eğitimin en başta gelen vurgularından birisi, nefsin başını eğmek, yani nefsin secdesini gerçekleştirmesini sağlamaktır. Tasavvuf bunu öğreten ve gösteren birçok kritik, hassa ve etkili yöntemi uygular. Bu eğitim sayesinde, mürit şeytanın mesleğinden kaçıp meleklerin mesleğine bağlanır, melekleşir. Müridin şeygine teslimiyeti, müridin ihbanı içinde fani olması hep bu amaca hizmet eder.
Bu sayımızda bu önemli meseleye eğildik. Çok kıymetli yazılarla değerli kalemlerimizin katkılarını sunuyoruz. Allah tesirini kalplerimizde halk etsin.
----------------------------------
İLİM VE İRFAN DERGİSİ - ŞUBAT 2016
0 yorum:
Yorum Gönder